ALLAH'IN SEVGİLİ KULU
Adamın biri sabah, öğlen ve akşam duasında ''Ya Allah’ım, bana sevgili kulunu göster'' diye hiç bıkmadan ve usanmadan dua ediyordu. Bunu kafasına takmıştı, hiçbir duasından bu arzusunu eksik etmiyordu. Günlerden bir gün adamın dükkânına erkenden bir kişi geldi ve selam vererek konuşmaya başladı. ''Ben insan şeklinde görünüyorum ama aslında bir meleğim. Allah senin her duanda söylediğin: 'Allah’ım bana en sevgili kulunu göster' dileğini yerine getirmek için beni gönderdi. Haydi, kalk gidelim de sana Allah’ın en sevgili kulunu göstereyim'' dedi. Adam kısa bir şaşkınlıktan sonra dükkânını kapadı ve melekle beraber yola çıktılar.
Bir müddet yürüdükten sonra bir dağın kenarına geldiler ve dağa tırmanmaya başladılar. Bir kaya oyuğun önüne geldiler. Melek içeriye seslendi. İçeriden yaşlı, aksakallı bir ihtiyar abid (her zaman dua ve ibadet eden) geldi. Melek ona selam verdi ve ''Biz Tanrı misafiriyiz. Size misafirliğe geldik'' dedi. Beraberce içeri girdiler. Burası sade, mütevazı bir kaya oyuğu idi. İhtiyar çok sade bir yaşam sürüyor, sürekli dua ve ibadet ediyordu. Öyle ki, yiyeceği şeyleri bile bölgedeki kuşlar getiriyordu. Abid misafirlerine hikâyeler anlattı, dualar okudu ve yaşamından bahsetti. Güzel bir sohbet yaptılar. Abid bir müddet sonra bir nar getirdi ve ''Bugün kuşlar bu narı getirmiş, haydi yiyelim'' dedi ve beraberce narı yediler. Adam bu ziyaretten çok memnun kalmıştı, biraz daha oturduktan sonra melek kalktı, teşekkür ederek müsaade istedi. Beraberce dışarı çıktılar.
Dağdan inerek kasabaya geldiler, öğle olmuştu. Bir müddet yürüdükten sonra tek katlı bir evin önünde durdular. Melek kapıyı çaldı. Kapıyı orta yaşlı bir kadın açtı. Melek kadına ''Biz Tanrı misafiriyiz, müsaade ederseniz size misafir olacağız'' dedi. Kadın onları buyur etti. Küçük ve orta halli bir evdi. Kadın duldu ve kimsesi yoktu, elindeki parayla geçimini sağlıyordu. Kendi halinde, duasında ve zararsız birisiydi kadıncağız. Kadın onlara öğle yemeği ikram etti, yemekten sonra oturup sohbet etmeye başladılar. Dünyanın mevcut durumu üstüne konuştular. Arada bir kadın odadan çıkıyor ve hemen sonra geri geliyordu. Bir müddet sonra melek kalktı, kadına teşekkür etti ve evden ayrıldılar. Adam bu ziyaretten de memnun kalmıştı.
Melekle adamın son uğrak yeri bir kasap dükkânı idi. Dükkânda müşteriler vardı. Melek selam verdi ''Biz Tanrı misafiriyiz, size geldik'' dedi. Kasap onlara ''Buyurun oturun, akşam beraberce eve gideriz'' dedi ve içecek bir şeyler ikram etti. Kasap sert mizaçlı, sinirli bir insandı. Dükkâna gelen müşterilere bağırıp çağırıyordu. Adam kasabın bu halini görünce kalkıp gitmek istedi ama melek bırakmadı. Akşama doğru kasap işini bitirdi. Yemek için et kesti ve beraberce eve gittiler.
Kasabın hanımı ve çocukları misafirlerini güler yüzle karşıladılar. Kadın gelen etleri pişirdi, beraberce yediler. Yemekten sonra oturup sohbet etmeye başladılar. Daha sonra melekle adam ayrı bir odada serilen yataklara yatıp uyudular. Sabah olunca melek kasaba teşekkür etti ve oradan ayrıldılar.
Yolda melek adama sordu: ''Söyle bakalım bu gördüğün insanlardan Allah’ın en sevgili kulu hangisidir?'' Adam hemen cevapladı: ''Allah’ın en sevgili kulu dağda bir mağarada gördüğümüz abidtir. Dünyayla ilgisini kesmiş, hep dua ve ibadet ediyor. Yiyeceğini bile kuşlar getiriyor.'' Melek peki sonra diye sordu. Adam: ''Kendi halinde yaşayan o dul kadın. Kendini dünya işlerinden uzak tutuyor. Allah’ın ikinci sevgili kulu da o kadındır.'' dedi. Melek tekrar sordu, ''Peki kasap için ne diyorsun?'' Adam: ''Kasap, sert adamın teki; kendi dükkânına gelen müşterilere bağırıp çağırıyor. Kasap Allah’ın sevgili kulu değildir'' dedi.
Melek güldü ve ''Hiçbirini bilemedin, Allah’ın en sevgili kulu o kasaptı.'' dedi. Adam şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. Ancak: ''Peki ya o aksakallı, nur yüzlü abid niye değil?'' diye sorabildi. Melek cevaplamaya başladı: ''Allah o gün abide biz gitmişiz diye iki tane nar gönderdi ki beraberce yiyelim. Ama o bir narı sakladı ve bize ikram etmedi. O Allah’ın sevgili kulu değil.'' dedi. Adam: ''Peki ya o kadın?'' diye sordu. Melek: ''Kadın sakin ve temiz bir yaşam sürüyor ama içerideki odada biraz parasını saklamış, ikide bir gidip parası orada duruyor mu diye yokluyordu. O da Allah’ın sevgili kulu değil'' diye cevap verdi.
Adam: ''O sert mizaçlı, müşterilerine bağırıp çağıran kasap nasıl Allah’ın sevgili kulu olabilir?'' dedi. Melek: ''Kasap sert ve sinirli ama güzel ve temiz et satıyor. Terazide hile yapmıyor, fazla para almıyor. İsteyene dilediği yerden et veriyor. Bizi sevinçle evine davet etti, dükkânındaki en güzel etleri bizim için bolca hazırladı. Ailece canı gönülden bizi misafir ettiler. Hanımına en güzel ve en temiz yatakları hazırlattırdı bizim için. İşte Allah’ın en sevgili kulu odur’’ cevabını verdi. Ve sonra Melek adama dönerek ''Allah’ın görüş ve düşünceleri insanların ki ile bir olamaz. Bu yüzden Allah’ın sırlarına insan aklı ermez. Bir daha da Allah’ın sırlarına erişmek için dua ve istekte bulunma'' dedi ve gözden kayboldu.
İshak TANOĞLU